Madde 168: Devletin kendi parası arasındaki değişim caiz olduğu gibi, kendi para birimi ile diğer devletlerin para birimleri arasındaki değişim de aynı şekilde caizdir. Paralar farklı cinslerden olduğu zaman, -geciktirilmeksizin el değiştirilmesi şartıyla- aralarındaki değişimde birinin fazla olması caizdir. Veresiye olması ise caiz değildir. İki cins farklı oldukça, değişim fiyatının sınırlandırılmadan değiştirilmesine izin verilir. Tebaanın fertlerinden her bir fert, -herhangi bir para izni veya başka bir izin gerekmeksizin- dışardan ve içerden dilediği parayı satın alabilir ve onunla dilediğini satın alabilir.
Bu maddenin delili; Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavlidir:
»وَبِيعُوا الذَّهَبَ بِالْفِضَّةِ وَالْفِضَّةَ بِالذَّهَبِ كَيْفَ شِئْتُمْ«
"İstediğiniz şekilde gümüş karşılığında altın ve altın karşılığında gümüş satın." [el-Buhari, Ebi Bekre kanalıyla tahric etti] Malik İbn-u Evs İbn-ul Haddesân'dan şöyle dediği rivayet edildi: "Şöyle diyerek geliyordum: "Dirhem değiştirecek kimse yok mu?" Derken Ömer İbn-ul Hattab'ın yanında olan Talha İbn-u Ubeydullah dedi ki: "Önce bize altınlarını göster sonra da dirhemlerini getir. Hizmetçimiz geldiğinde sana gümüşünü verelim" Bunun üzerinde Ömer İbn-ul Hattab dedi ki: Vallahi hayır! Ya ona gümüşünü verirsin yada ona altınını iade edersin. Zira Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurdu:
»الذَّهَبِ رِبًا إِلَّا هَاءَ وَهَاءَ«
"Altını gümüş ile değiştirmek ve satışını yapmak peşin olmadıkça ribadır."
Rivayet edildiği üzere Berâ İbn-u Azib ve Zeyd İbn-u Erkam, ortaktılar. Peşin ve veresiye gümüş satın aldılar. Bu durum Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e ulaşınca o ikisine şöyle emretti:
»أَنَّ مَا كَانَ بِنَقْدٍ فَأَجِيزُوهُ، وَمَا كَانَ بِنَسِيئَةٍ فَرُدُّوهُ«
"Peşin olanı alın, veresiye olanı iade edin." [Ahmed, Ebî el-Minhâl kanalıyla rivayet etti] Yine el-Buhari, Süleyman İbn-u Ebî Muslim kanalıyla şöyle dediğini tahric etti: Eba el-Minhâl'e peşin olan sarf hakkında sordum. O da dedi ki: "Ben ve ortağım peşin ve veresiye bir şey aldık. Bize Bera İbn-u Azib geldi. Ona bunu sorduk. Bunun üzerine şöyle dedi: "Ben ve ortağım Zeyd b. Erkam da aynısını yaptık. Bunu Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e sorunca şöyle buyurdu:
»أَنَّ مَا كَانَ بِنَقْدٍ فَأَجِيزُوهُ، وَمَا كَانَ بِنَسِيئَةٍ فَرُدُّوهُ«
"Peşin olanı alın, veresiye olanı iade edin." Yani o ikisi sarraftılar. İşte bu hadisler, sarfın caiz olduğuna dair bir delildir. Sarf, içerideki muamelelerde yapıldığı gibi dışarıdaki muamelelerde de yapılmaktaydı. Zira ülkenin nakdinden gümüşle altın ve altınla gümüş değiştirilebileceği gibi ister ülke içerisinde isterse dışında olsun ülkenin nakdi yabancı nakitle değiştirilebilir. İki farklı para arasında değişim meydana geldiğinde aralarında fark olursa bu, döviz kuru olarak isimlendirilir. Dolayısıyla döviz kuru, devletin parasındaki saf altının ağırlığı ile diğer devletin parasındaki saf altının ağırlığı arasındaki orandır. Bundan dolayı hem bu oranın değişimine hem de ülkelerdeki altın fiyatının değişimine bağlı olarak döviz kurunun değiştiği görülür.
Altın ile gümüş arasındaki sarf hükümleri, mevcut kağıt paralara da intibak eder. Çünkü (nakit ve fiyat) illeti, devletin kağıt paralarla nakitsel muamelede bulunma kanununun bağlayıcılığından dolayı kağıt paralarda da mevcuttur. Çünkü sarfla ilgili işler, altın ve gümüşte bir cins isim olarak varit olmuştur. Bunun ise bir mefhumu yoktur ve buna kıyas edilmez. Aynı şekilde dinar ve dirhem olarak basılan nakitte de varit olmuştur. İşte (nakit) illetinin, yani fiyat ve ücret olarak kullanılmasının istinbat edildiği şey budur. Dolayısıyla buna kıyas edilir. Mesela yukarıda geçen Malik İbn-u Evs'in hadisinde onun dirhem değiştirdiği geçmiştir. Dirhem ise nakit için anlaşılan bir lafızdır. Binaenaleyh helal ve haram olarak altın ile gümüş arasındaki sarfa intibak eden hükümler, mevcut devletlerin kanununa göre zorunlu kağıt paralar arasındaki sarfa da intibak eder. Yani bunlardan aynı cins arasındaki değişim peşin ve misli ile olmalıdır. Farklı iki cins arasındaki değişim ise peşin olmak şartıyla aralarındaki fiyat istedikleri gibi olur.
Döviz kurunun şeri hükmü, mubahtır ve herhangi bir sınırlama ile sınırlandırılamaz. Zira sarf/değişim mubah olduğu gibi döviz kuru da mubahtır. Her insan, dilediği fiyata dilediği parayı alma hakkına sahiptir. Bunların hepsi, sarfın mubahlığı kapsamına girmektedir. Sarfın ve fiyatının değişmesinin mubah olması bakımından bu maddenin delili işte budur.