Madde 135: İster öşrî arazi olsun, ister haracî arazi olsun, araziyi ziraat için kiralamak mutlak olarak yasaklanır. Yine muzâra’a (parayla veya mahsulün bir kısmıyla kiralama) da yasaklanır. Musâkâ (ağaçların kiraya verilmesi) ise mutlak olarak câizdir.
Bu maddenin birçok delili vardır ve hepsi de arazinin kiralanmasının yasaklanması hakkında bir nasstır. Râfi' İbnu Hadîc'ten şöyle dediği rivayet edildi:
»كُنَّا نُخَابِرُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ، فَذَكَرَ أَنَّ بَعْضَ عُمُومَتِهِ أَتَاهُ فَقَالَ: نَهَى رَسُولُ اللَّهِ
عَنْ أَمْرٍ كَانَ لَنَا نَافِعاً، وَطَوَاعِيَةُ رَسُولِ اللهِ
أَنْفَعُ لَنَا وَأَنْفَعُ. قَالَ: قُلْنَا: وَمَا ذَاكَ؟ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ
: مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ لِيُزْرِعْهَا أَخَاهُ، وَلا يُكَارِيهَا بِثُلُثٍ وَلا بِرُبُعٍ وَلا بِطَعَامٍ مُسَمًّى«
"Biz Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] döneminde muhabera yapıyorduk. Derken amcalarından birkaçının yanına geldiğini ve şöyle dediğini zikretti: "Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] bizim için faydalı olan bir işi yasakladı. Olsun Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e itaat bizim için daha daha faydalıdır." Râfi' dedi ki: Biz: "Nedir o?" dedik. Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğunu söyledi: "Kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada kardeşine versin, o eksin. Araziyi 1/3 (üçte bir) ve 1/4 (dörtte bir) veya belli bir yiyecek karşılığında kiraya vermesin." [Ebu Davud, tahric etti] İbn-u Ömer'den şöyle dediği rivayet edildi:
»مَا كُنَّا نَرَى بِالْمُزَارَعَةِ بَأْساً حَتَّى سَمِعْنَا رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ يَقُولُ: نَهَى رَسُولُ اللهِ عَنْهَا«
"Râfi' İbn-u Hadîc'in Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in yasakladığını söylediğini işitinceye kadar muzâra'ada bir sakınca görmüyorduk." [İbn-u Kudame, el-Mugni'de tahric etti ve Muslim ile Şâfî, küçük bir ihtlif ile birlikte rivayet ettiler] Cabir şöyle dedi:
«نَهَى رَسُولُ اللَّهِ عَنْ الْمُخَابَرَةِ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] muhaberayı yasakladı." [Muslim, Cabir kanalıyla rivayet etti] Muhabera: Müzâra'adır. El-Buhari, Cabir'den şöyle dediğini rivayet etti: Araziyi üçte bir, dörtte bir ve yarı karşılığında ekiyorlardı. Bunun üzerine Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurdu:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ لِيَمْنَحْهَا، فَإِنْ لَمْ يَفْعَلْ فَلْيُمْسِكْ أَرْضَهُ»
"Her kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada bağışlasın. Eğer bunu yapmazsa arazisini elinde tutsun." Ebu Davud, Zeyd İbn-u Sabit'ten şöyle dediğini rivayet etti:
»نَهَى رَسُولُ اللَّهِ عَنْ الْمُخَابَرَةِ، قُلْتُ: وَمَا الْمُخَابَرَةُ؟ قَالَ: أَنْ تَأْخُذَ الأَرْضَ بِنِصْفٍ أَوْ ثُلُثٍ أَوْ رُبْعٍ«
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], muhaberayı yasakladı. Dedim ki: "Muhabera nedir? Dedi ki: "Araziyi yarı veya üçte bir veya dörtte bir karşılığında (kiraya) tutmandır." Râfi', şu hadisi rivayet etti:
«أَنَّ النَّبِيَّ نَهَى عَنْ كِرَاءِ الْمَزَارِعِ»
"Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], tarlanın kiraya verilmesini yasakladı." [Muttefekun aleyh] Zuheyr İbn-u Râfi'den şöyle dediği rivayet edildi:
»دَعَانِي رَسُولُ اللَّهِ قَالَ: مَا تَصْنَعُونَ بِمَحَاقِلِكُمْ؟ قُلْتُ: نُؤَاجِرُهَا عَلَى الرُّبُعِ، أَوْ عَلَى الأَوْسُقِ مِنْ التَّمْرِ وَالشَّعِيرِ، قَالَ: لا تَفْعَلُوا، ازْرَعُوهَا أَوْ أَمْسِكُوهَا«
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] beni çağırdı ve dedi ki: "Tarlalarınızı ne yapıyorsunuz?" Dedim ki: "Dörtte bir veya belirli ölçekte hurma ve arpa karşılığında kiraya veriyoruz." Bunun üzerine dedi ki: "Böyle yapmayın! Araziyi ya ekin ya da onu elinizde tutun." [el-Buhari ve Muslim tahric etti] Ebu Saîd el- Hudrî'den şöyle dediği rivayet edildi:
«نَهَى رَسُولُ اللَّهِ عَنْ الْمُحَاقَلَةِ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], muhakalayı yasakladı." [en-Nesaî ve Muslim tahric etti] Muhakala: Arazinin buğday karşılığında kiralanmasıdır. Sahih-il Buhari'de Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğu geçmiştir:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ لِيَمْنَحْهَا، فَإِنْ أَبَى فَلْيُمْسِكْ أَرْضَهُ»
"Her kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada bağışlasın. Eğer bunu yapmazsa arazisini elinde tutsun." Sahih-i Muslim'de Cabir kanalıyla şöyle geçmiştir:
«نَهَى رَسُولُ اللَّهِ أَنْ يُؤْخَذَ لِلأَرْضِ أَجْرٌ أَوْ حَظٌّ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], arazi karşılığında bir ücret veya pay alınmasını yasakladı." Sünen-i Nesaî'de Useyd İbn-u Zuheyr'den şu hadis rivayet edilmiştir:
»نَهَى رَسُولُ اللهِ عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ، قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ، إِذًا نُكْرِيهَا بِشَيْءٍ مِنْ الْحَبِّ، قَالَ: لا، قَالَ: وَكُنَّا نُكْرِيهَا بِالتِّبْنِ، فَقَالَ: لا، وَكُنَّا نُكْرِيهَا عَلَى الرَّبِيعِ، قَالَ: لا، ازْرَعْهَا أَوْ امْنَحْهَا أَخَاكَ«
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], arazinin kiralanmasını yasakladı. Dedik ki: Ya Resulullah! Bir miktar hububat karşılığında kiralasak. Buyurdu ki: "Hayır." Useyd dedi ki: "Saman karşılığında kiralasak?" Buyurdu ki: "Hayır." Dedi ki: "Küçük dere (kenarında biten şeyler) karşılığında kiralasak?" Buyurdu ki: "Hayır. Onu ya ekin yada kardeşinize hibe edin." Er-Rabî: Küçük nehirdir, yani vadidir. Yani rabî tarafındaki, yani suyun olduğu taraftaki parçanın ekilmesi karşılığında kiralasak demektir. Rivayet edildiği üzere Abdullah İbn-u Ömer, Rafi İbn-u Hadic ile karşılaşmış ve ona bu meseleyi sorunca o, şöyle demiştir: Bedir'e tanıklık eden amcalarımdan ikisini şöyle derlerken işittim:
«أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ نَهَى عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], tarlanın kiraya verilmesini yasakladı." [Muslim, tahric etti. Hadisi zikretti ve içerisinde İbn-u Ömer'in araziyi kiraya vermeyi terk ettiği geçmiştir]
İşte bu hadisler, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in arazinin kiraya verilmesini yasakladığı hususunda sarihtir. Her ne kadar yasaklama, sadece terkin talebine delalet etmiş olsa da burada karine talebin kesinliğine delalet etmektedir. Muzâra’anın haram olmasına gelince; Ebu Davud, Cabir'den Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'i şöyle derkenişittiğini tahriç etmiştir:
«مَنْ لَمْ يَذَرْ الْمُخَابَرَةَ، فَلْيَأْذَنْ بِحَرْبٍ مِنْ اللهِ وَرَسُولِهِ»
"Her kim muhaberayı bırakmazsa Allah ve resulü ile savaş halinde olduğunu bilsin." [İbn-u Hibban ve el-Hakim, bu hadisi sahihlerken Münziri de bu hadise sükut etti] Arazinin mutlak olarak kiralanmasına gelince; Resulullah, sahabelerin araziyi kiralamalarını yasaklayınca dediler ki: "Bir miktar hububat karşılığında kiralayabilir miyiz?" Buyurdu ki: "Hayır." Ardından dediler ki: "Saman karşılığında kiralayabilir miyiz?" Buyurdu ki: "Hayır." Ardından dediler ki: "er-Rabî karşılığında kiralayabilir miyiz?" Buyurdu ki: "Hayır." Ardından da şu kavli ile bunu tekit etti: "Araziyi ya ekin yada bir kardeşinize hibe edin." Bu hadiste yasaklama üzerinde ısrar edildiği açıktır ki bu da tekit içindir. Hadiste kesinliğin olduğu açık bir husustur. Zira Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], araziyi kiralamalarını mutlak olarak yasaklayınca bazı şekilleri bu mutlaklıktan istisna etmek istediler ve kendilerine mübah kılması için resule ilk şekli arz ettiler. Zira dediler ki: "O halde bir miktar hububat karşılığında kiralayalım." Bunun üzerine resul, cevaben onların bu taleplerini reddetti ve buyurdu ki: "Hayır." Ardından kendilerine mübah kılması için birinci şeklin dışında ikinci bir şekli arz ettiler ve dediler ki: "Saman karşılığında kiralayalım." Bunun üzerine onlara cevaben bunu da reddederek buyurdu ki: "Hayır." Ardından kendilerine mübah kılması için ilk iki şeklin dışında üçüncü bir şekli arz ettiler ve dediler ki: "O zaman rabî karşılığında kiralayalım." Onlara cevaben üçüncü kez talep ettikleri şeyi reddederek buyurdu ki: "Hayır." Ardından bununla da yetinmeyerek arazide tasarruf keyfiyetini şu ikisinden birinehasretti:
«ازْرَعْهَا أَوْ امْنَحْهَا أَخَاكَ»
"Araziyi ya ekin yada bir kardeşinize hibe edin." Farklı şekiller sunulmasına rağmen reddin tekrarlanması bile tek başına yasaklamanın kesin olduğuna delalet etmektedir. Ayrıca bu hasr bile tek başına kesinliğe delalet etmektedir. Zira,
«ازْرَعْهَا أَوْ امْنَحْهَا أَخَاكَ»
"Araziyi ya ekin yada bir kardeşinize hibe edin" kavli, hasr içindir. Yine [ أَوْ ] harfi, "Yazarlar yada şairler oturdular" ifadesinde olduğu gibi iki şeyi bir araya getirmek mümkünse mubahlık için gelmiştir. Burada [ أَوْ ] harfi, mubahlık için olup hasr için değildir. Fakat iki şeyi bir araya getirmek mümkün değilse [ أَوْ ] harfi bu ikisinden birini seçmek içindir ve bu durumda hasrı ifade eder. Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in,
«ازْرَعْهَا أَوْ امْنَحْهَا أَخَاكَ»
kavlindeki [ أَوْ ] harfi ise hasr içindir. Çünkü (Araziyi ya ekin yada hibe edin) ifadesindeki iki şeyi bir araya getirmek imkansızdır. Yani ekmenin ve hibe etmenin aynı anda olması imkansızdır. Bunun içindir ki [ أَوْ ] harfi burada iki şey arasında, ya bunu yada şunu yapma arasında seçim yapmak içindir. Yani sadece bu ikisinden birine hasretmektir. Binaenaleyh gerek içerisinde tekrarın gerek tekrarın keyfiyetinin gerekse hasrın olması bakımından hadis, kesinliğe delalet etmektedir. Dolayısıyla bu hadis, arazinin kiralanmasını mutlak olarak yasaklayan hadislerde varit olan yasaklamanın kesin yasaklama olduğuna dair bir karinedir. Ebî Davud'un, Rafi'den yaptığı - ve el-Hakim'in sahihlediği- rivayetinde geçenler ise yasağın tahrim için olduğunu teyit etmektedir ki o şöyle demiştir:
»أَنَّهُ زَرَعَ أَرْضًا فَمَرَّ بِهِ النَّبِيُّ وَهُوَ يَسْقِيهَا، فَسَأَلَهُ: لِمَنْ الزَّرْعُ وَلِمَنْ الأَرْضُ؟ فَقَالَ: زَرْعِي بِبَذْرِي وَعَمَلِي، لِي الشَّطْرُ وَلِبَنِي فُلاَنٍ الشَّطْرُ، فَقَالَ: أَرْبَيْتُمَا، فَرُدَّ الأَرْضَ عَلَى أَهْلِهَا وَخُذْ نَفَقَتَكَ«
"Rafi, bir arazi ekti ve araziyi sularken Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], yanından geçti ve ona, "Ekin ve arazi kime ait?" diye sordu. Rafi dedi ki: "Kendi tohumum ve emeğimle yarısı bana yarısı filan oğullarına olmak üzere ekin benimdir." Bunun üzerine buyurdu ki: "Faizlendirdiniz! Araziyi sahibine iade et ve masrafını al." Dolayısıyla Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], bu muameleyi faiz olarak nitelendirmiştir. Faiz ise katî nassla haramdır. Yine Rafi'den içerisindeki ekinle birlikte araziyi sahibine iade etmesini ve masrafını almasını, yani muameleyi fesh etmesini talep etmiştir. Dolayısıyla yasaklamanın kesin yasaklama olduğuna delalet etmektedir. Dolayısıyla da bu yasaklama haramdır.
İşte bu üç hadis: Cabir'in muhabera, yani muzâra’a hakkındaki tehdit hadisi, en-Nesaî'nin tekrar ve hasr hakkındaki hadisi ve Rafi'nin arazinin kiralanmasının faiz olarak nitelendirilmesi ve muamelenin feshedilmesi hakkındaki hadisi, yasaklamanın kesin olduğuna dair katî bir karinedir. Bu da arazinin kiralanmasının mutlak olarak haramlılığına delalet eder.
Bu hadislerin mantuku ve mefhumundan dolayı arazinin kiralanmasının mutlak olarak haram olduğunda en ufak bir şüphe yoktur. Ancak imamlar içerisinde arazinin kiralanmasını caiz görenler de vardır. Bunun içindir ki bazı imamların arazinin kiralanmasının cevazı hususunda istinat ettiği delilleri sadece kritik etmek için değil çürütmek amacıyla açıklayacağız.
Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Arazi, bekası ile birlikte kendisinden mübah olan menfaatin elde edilmesi mümkün olan ayni bir maldır. Dolayısıyla ev gibi bedel ve benzeri bir şey karşılığında kiralanması caizdir. Arazilerin hükmü bedellerin hükmü gibidir. Bu sözün çürük olduğu son derece açıktır. Zira her ne kadar arazi, ev gibi kendisinden menfaatin elde edilmesi mümkün olan ayni bir mal olsa da arazinin kiralanmasının haramlılığı hakkında sarih nas gelmiştir. Her ne kadar icaranın tarifi buna intibak etse de nass gelerek bunu haram kılmıştır. Bunun içindir ki haramdır. İcaranın delili, bütün kiralamaları kapsayacak şekilde genel olarak gelmiştir. Ancak araziyi kiralamanın haramlılığının delili, arazinin kiralanmasının dışında onu tahsis eder şekilde gelmiştir. Böylece arazinin kiralanmasını bundan istisna ederek onu haram kılmıştır. Bunun içindir ki arazinin kiralanması haramdır. Aynen Allahuteala'nın şu kavlinde olduğu gibi:
{كُلُوا مِمَّا فِي الْأَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًا}
"Yeryüzündeki şeylerden helal ve temiz olarak yiyin." [el-Bakara 168] Bu ayet genel olup her şeyi kapsar. Sonra Allahuteala'nın şu:
}حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِير}ِ
Ölü, kan ve domuz eti size haram kılınmıştır." [el-Mâide 3] kavli gelerek bunların dışında onu tahsis etmiştir. Böylece bu şeyler genellikten istisna edilmiştir. Böylece de arazinin kiralanmasının caiz olduğuna dair delilleri çürütülmüş olmaktadır. Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Bunun delili, Hanzala İbn-u Kays'ın Rafi İbn-u Hadic'ten şöyle dediğini rivayet ettiği şu hadistir:
»حَدَّثَنِي عَمَّايَ أَنَّهُمْ كَانُوا يُكْرُونَ الأَرْضَ عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ بِمَا يَنْبُتُ عَلَى الأَرْبِعَاءِ أَوْ شَيْءٍ يَسْتَثْنِيهِ صَاحِبُ الأَرْضِ، فَنَهَى النَّبِيُّ
عَنْ ذَلِكَ، فَقُلْتُ لِرَافِعٍ: فَكَيْفَ هِيَ بِالدِّينَارِ وَالدِّرْهَمِ؟ فَقَالَ رَافِعٌ: لَيْسَ بِهَا بَأْسٌ بِالدِّينَارِ وَالدِّرْهَمِ«
"Amcalarım bana tahdis etti ki onlar, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] zamanında araziyi, küçük nehirlerin kenarında biten şeyler veya arazi sahibinin istisna ettiği bir şey karşılığında kiraya veriyorlardı. Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] bunu yasakladı. Rafi'ye dedim ki: "Dinar ve dirhem karşlığında olursa nasıl olur?" Rafi dedi ki: "Dinar ve dirhem karşılığında olmasında bir beis yoktur." [el-Buhari tahriç etti]
El-Buhari'nin hadisinde açıktır ki
«لَيْسَ بِهَا بَأْسٌ بِالدِّينَارِ وَالدِّرْهَمِ»
"Dinar ve dirhem karşılığında olmasında bir beis yoktur" cümlesi, Rafi'nin sözü olup aynı şekilde Muslim'in bizzat Hanzala İbn-u Kays el-Ensari'den şöyle dediğini rivayet etmesi de bunu teyit etmektedir:
»سَأَلْتُ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ بِالذَّهَبِ وَالْوَرِقِ، فَقَالَ: لا بَأْسَ بِهِ، إِنَّمَا كَانَ النَّاسُ يُؤَاجِرُونَ عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ عَلَى الْمَاذِيَانَاتِ وَأَقْبَالِ الْجَدَاوِلِ وَأَشْيَاءَ مِنْ الزَّرْعِ، فَيَهْلِكُ هَذَا وَيَسْلَمُ هَذَا، وَيَسْلَمُ هَذَا وَيَهْلِكُ هَذَا، فَلَمْ يَكُنْ لِلنَّاسِ كِرَاءٌ إِلا هَذَا، فَلِذَلِكَ زُجِرَ عَنْهُ، فَأَمَّا شَيْءٌ مَعْلُومٌ مَضْمُونٌ فَلا بَأْسَ بِهِ«
"Rafi İbn-u Hadic'e arazinin altın ve gümüş karşılığında kiralanmasını sordum. Dedi ki: "Bunda bir beis yoktur. İnsanlar, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] zamanında araziyi su yatakları, kanal başları ve bir miktar ekin karşılığında kiralıyorlardı. Bazen bunun mahsulü helak olur, bunun ki selamette kalır; bazen diğerinin mahsulü helak olur, öbürünün ki selamette kalır. İnsanlar için bundan başka bir kira şekli yoktu. Bunun içindir ki bundan men edilmiştir. Fakat malum ve teminatlı bir şey olursa bunda bir beis yoktur." Dolayısıyla bunların hepsi, Rafi'nin sözü olup Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sözü değildir. Dolayısıyla bu, hadiste kendisinden rivayet edilen Rafi'ye ait bir görüştür. Rafi'nin sözü ise şeri bir delil olmadığı gibi onun görüşü de şeri bir delil değildir. Özellikle de onun aksinde sarih bir nas gelmişken. Dolayısıyla Rafi, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in, araziden çıkan şeylerin bir kısmı karşılığında araziyi kiraya verilmesini yasaklamasından arazinin altın ve gümüş karşılığında kiraya verilmesinde bir beis olmadığını anlamıştır. Nitekim bunu, yani bunun Rafi'ye ait bir anlayış olduğunu şu hadis teyit etmektedir: el-Buhari'nin rivayetinde geçtiği üzere Hanzala İbn-u Kays el-Ensarî, Rafi İbn-u Hadic'in şöyle dediğini işitmiştir:
»كُنَّا أَكْثَرَ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مُزْدَرَعًا، كُنَّا نُكْرِي الأَرْضَ بِالنَّاحِيَةِ مِنْهَا مُسَمًّى لِسَيِّدِ الأَرْضِ، قَالَ: فَمِمَّا يُصَابُ ذَلِكَ وَتَسْلَمُ الأَرْضُ، وَمِمَّا يُصَابُ الأَرْضُ وَيَسْلَمُ ذَلِكَ، فَنُهِينَا، وَأَمَّا الذَّهَبُ وَالْوَرِقُ فَلَمْ يَكُنْ يَوْمَئِذٍ«
"Medine halkı içerisinde en çok tarlası olan bizdik. Bir kısmı mal sahibi adına isimlendirilmiş olmak üzere arazinin diğer tarafını kiraya verirdik. Bazen bu kısmı helak olur, kiraya verilen arazi selamete çıkar. Bazen kiraya verilen arazi selamet çıkar diğer kısmı helak olurdu. Bu bize yasaklandı. Altın ve gümüşe gelince; o zaman (bunlarla kiralama) yoktu." [el-Buhari tahric etti] Dolayısıyla gerek Rafi'nin bu hadisteki: "Altın ve gümüşe gelince; o zaman (bunlarla kiralama) yoktu" sözü gerekse Muslim'in yukarıda geçen rivayetindeki "Fakat malum ve teminatlı bir şey olursa bunda bir beis yoktur" sözü olsun bunların hepsi Rafi'ye ait bir anlayıştır. Rafi'nin anlayışı ise şeri bir delil sayılmaz ve bunun aksi olan bir delil geldiğinden bu reddedilir.
Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Arazinin kiralanmasının yasaklanması hakkında varit olan deliller, sadece o zamanki kiralama şekli hakkındadır. Bu ise araziyi kiralayan kimsenin, arazinin vadi üzerinde olan kısmını arazi sahibinin adına ekmesi ve bunun ücreti olarak da geri kalan kısmını kendi adına ekmesi veya araziyi belirli bir yiyecek yada mahsulünün bir miktarı karşılığında kiralaması gibi kişinin arazinin bir kısmını sahibi adına ekmesi karşılığında kiralamasıdır. Arazinin kiralanmasının yasaklanması hakkında varit olan hadislerde geçen kiralama işte budur. Dolayısıyla araziye ilişkin haram kılınan kiralama bizzat bu olup bunun dışındakiler ise caizdir. Bundan dolayı arazinin altın ve gümüş karşılığında kiralanması caizdir. Bunun cevabı şöyledir: Yasaklama hakkındaki hadisler, kendisiyle muamelede bulundukları şeylerle sınırlandırılmaz. Bilakis bu hadisler genel olarak gelmiştir:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ فَلْيُزْرِعْهَا أَخَاهُ، وَلا يُكَارِيهَا بِثُلُثٍ وَلا بِرُبُعٍ وَلا بِطَعَامٍ مُسَمًّى»
"Kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada kardeşi eksin. Araziyi 1/3 (üçte bir) ve 1/4 (dörtte bir) veya belli bir yiyecek karşılığında kiraya vermesin." [Ebu Davud tahric etti],
«نَهَى رَسُولُ اللَّهِ عَنْ الْمُخَابَرَةِ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] muhaberayı yasakladı." [Muslim, Cabir kanalıyla rivayet etti],
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ لِيَمْنَحْهَا، فَإِنْ لَمْ يَفْعَلْ فَلْيُمْسِكْ أَرْضَهُ»
"Her kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada bağışlasın. Eğer bunu yapmazsa arazisini elinde tutsun." [el- Buhari, Cabir kanalıyla tahric etti],
«نَهَى رَسُولُ اللَّهِ أَنْ يُؤْخَذَ لِلأَرْضِ أَجْرٌ أَوْ حَظٌّ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], arazi karşılığında bir ücret veya pay alınmasını yasakladı." [Muslim, Cabir kanalıyla tahric etti] İşte bu hadisler, yasaklama hususunda geneldir. Hatta onlar, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e müzâra'anın çeşitleri hakkında sorduklarında cevabını bunlarla sınırlandırmamıştır ki bunlara has olsun.Bilakis cevabına genel bir hüküm eklemiştir. Zira en-Nesâi, Sünen'de Useyd İbn-u Zuheyr'den şu hadisi rivayet etmiştir:
»نَهَى رَسُولُ اللهِ عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ، قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ، إِذًا نُكْرِيهَا بِشَيْءٍ مِنْ الْحَبِّ، قَالَ: لا، قَالَ: وَكُنَّا نُكْرِيهَا بِالتِّبْنِ، فَقَالَ: لا، وَكُنَّا نُكْرِيهَا عَلَى الرَّبِيعِ، قَالَ: لا، ازْرَعْهَا أَوْ امْنَحْهَا أَخَاكَ«
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], arazinin kiralanmasını yasakladı. Dedik ki: Ya Resulullah! Bir miktar hububat karşılığında kiralasak. Buyurdu ki: "Hayır." Useyd dedi ki: "Saman karşılığında kiralasak?" Buyurdu ki: "Hayır." Dedi ki: "Küçük dere (kenarında biten şeyler) karşılığında kiralasak?" Buyurdu ki: "Hayır. Onu ya ekin yada kardeşinize hibe edin." Zuheyr İbn-u Rafi'den şöyle dediği rivayet edildi:
»دَعَانِي رَسُولُ اللَّهِ قَالَ: مَا تَصْنَعُونَ بِمَحَاقِلِكُمْ؟ قُلْتُ: نُؤَاجِرُهَا عَلَى الرُّبُعِ، أو عَلَى الأَوْسُقِ مِنْ التَّمْرِ وَالشَّعِيرِ، قَالَ: لا تَفْعَلُوا، ازْرَعُوهَا أَوْ أَمْسِكُوهَا«
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] beni çağırdı ve dedi ki: "Tarlalarınızı ne yapıyorsunuz?" Dedim ki: "Dörtte bir veya belirli ölçekte hurma ve arpa karşılığında kiraya veriyoruz." Bunun üzerine dedi ki: "Böyle yapmayın! Araziyi ya ekin ya da onu elinizde tutun." [el-Buhari ve Muslim, tahric etti] Yukarıda geçen hadislerden açığa çıkmaktadır ki Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], onlara kendisiyle muamelede bulundukları şeyleri yasaklamasının ardından meseleyi şu iki hadisin genel nassı ile kapatmıştır: [Onu ya ekin yada kardeşinize hibe edin] ve [Araziyi ya ekin ya da onu elinizde tutun] Bunun içindir ki hadisler, kendisi ile muamelede bulundukları şeylerle sınırlı değil genel olarak kalırlar. Dolayısıyla mutlak olarak bir şeye tahsis edilmezler. Yani yasaklamanın varit olduğu sırada arazinin kiralanması hususunda muamelede bulunulan şeylerle tahsis edilmez. Bilakis yasaklama, arazi ile ilgili her kiralama hakkında genel olarak kalır. Aynen insanların kat be kat faizle muamele ettikleri sırada inen faizle ilgili genel nasslarda olduğu gibi. Zira bu muamele, faizle ilgili genel nassları tahsis etmez. Bilakis genel olarak kalır ve sadece kendisi ile muamelede bulundukları şey değil faizin hepsi haram kılınır. Hakeza arazinin altın, gümüş ve bu ikisinin dışındaki her şeyle kiralanması haramdır. Böylece hadisleri yasaklamanın varit olduğu sırada insanların muamelede bulundukları kiralama çeşitlerine tahsis edileceği istidlalinde bulunan kimselerin istidlali çürütülmüş olur.
Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Arazinin kiralanmasının caiz olduğuna dair delil şudur: Ebu Davud ve en-Nesâi, şu hadisi tahric etmişlerdir:
»نَهَى رَسُولُ اللَّهِ عَنْ الْمُحَاقَلَةِ وَالْمُزَابَنَةِ، وَقَالَ: إِنَّمَا يَزْرَعُ ثَلاثَةٌ: رَجُلٌ لَهُ أَرْضٌ فَهُوَ يَزْرَعُهَا، أَوْ رَجُلٌ مُنِحَ أَرْضًا فَهُوَ يَزْرَعُ مَا مُنِحَ، أَوْ رَجُلٌ اسْتَكْرَى أَرْضًا بِذَهَبٍ أَوْ فِضَّةٍ«
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], muhakala ve muzabeneyi yasakladı ve şöyle buyurdu: Ancak şu üç kişi ekebilir: Kendisine ait olan araziyi eken kişi, kendisine hibe edilen araziyi eken kişi, altın ve gümüş karşılığında bir arazi kiralayan kişidir." [Lafız en-Nesâi'ye ait]
Aynı şekilde el-Hafız, en-Nesâi'ye ait olduğu halde Fethul Bâri'de hataen Ebî Davud'a atfettiği şu hadistir: Ubeydullah İbn-u S'ad İbn-u İbrahim bize, amcasının kendisine şöyle tahdis ettiğini haber verdi: Bize babam Muhammed İbn-u Ukrime'den o da Muhammed İbn-u Abdurrahman İbn-u Lebibe'den o da Saîd İbn-ul Museyyeb'ten Sa'd İbn-u Ebî Vakkas'ın şöyle dediğini tahdis etti:
»كَانَ أَصْحَابُ الْمَزَارِعِ يُكْرُونَ فِي زَمَانِ رَسُولِ اللَّهِ مَزَارِعَهُمْ بِمَا يَكُونُ عَلَى السَّاقِي مِنْ الزَّرْعِ، فَجَاءُوا رَسُولَ اللَّهِ
فَاخْتَصَمُوا فِي بَعْضِ ذَلِكَ، فَنَهَاهُمْ رَسُولُ اللَّهِ
أَنْ يُكْرُوا بِذَلِكَ وَقَالَ: أَكْرُوا بِالذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ«
"Arazi sahipleri, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] zamanında arazilerini sulayan kimsenin ekinden pay alması karşılığında kiraya veriyorlardı. Derken Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e geldiler ve bunun bir kısmında anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], araziyi bu şekilde kiralamalarını yasakladı ve şöyle buyurdu: "Altın ve gümüş karşılığında kiralayın." En-Nesâi, şu eklemede bulundu: "Bu hadisi Süleyman Rafi'den rivayet etti ve amcalarımdan bir adam dedi."
Ayrıca Ebu Davud'un şöyle dediği rivayetine istinat ettiler: Bize Osman İbn-u Ebî Şeybe tahdis etti bize Yezid İbn-u Harun tahdis etti bize İbrahim İbn-u Sa'd Muhammed İbn-u İkrime İbn-u Abdurrahman İbn-u el-Haris İbn-u Hişam'dan o da Muhammed İbn-u Abdurrahman İbn-u Ebi Lebibe'den o da Saîd İbn-ul Museyyeb'ten Sa'din şöyle dediğini haber verdi:
»كُنَّا نُكْرِي الأَرْضَ بِمَا عَلَى السَّوَاقِي مِنْ الزَّرْعِ وَمَا سَعِدَ بِالْمَاءِ مِنْهَا، فَنَهَانَا رَسُولُ اللَّهِ عَنْ ذَلِكَ وَأَمَرَنَا أَنْ نُكْرِيَهَا بِذَهَبٍ أَوْ فِضَّةٍ«
"Araziyi sulayan kişilerin su ile beslenen yerlerin dışında ekinden pay almaları karşılığında kiraya veriyorduk. Bunun üzerine Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], bize bunu yasakladı ve araziyi altın ve gümüş karşılığında kiralamamızı emretti." Ve dediler ki: İşte bu üç hadis, arazinin altın ve gümüş karşılığında kiraya verilmesinin caiz olduğuna delalet etmektedir.
Bunun cevabı şöyledir: Bu hadisler arazinin altın ve gümüş karşılığında kiraya verilmesinin caiz olduğuna dair istidalde bulunmaya uygun değildir.
Birinci hadise gelince; hadisin ravisi en-Nesâi, bu hadisin merfu kısmının muhakala ve muzabenenin yasaklandığı kısım olduğunu, geri kalan kısmının ise Saîd İbn-ul Museyyeb'in sözünden dahil edildiğini açıkça beyan etmiştir. Zira Sünen-i Nesâi'de hadisin sonunda şu ifade varit olmuştur: "İsrail, Tarık'ı atlayarak ilk sözü mürsel kıldı ve sonunu Saîd'in sözünden aldı."
İkinci ve üçüncü hadise gelince; istidlale uygun değildir. Çünkü herkesin bu iki hadis üzerinde durduğu nokta, Muhammed İbn-u Abdurrahman İbn-u Lebibe'dir. İbn-u Hibban'ın dışında onu hiçbir kimsenin sika görmediği söylenmiştir. İbn-u Hacer, et-Takrîb'te onun hakkında bir benzerini söylemiştir: "Çokça mürsel rivayette bulunan zayıf bir kimsedir." Ez-Zehebi ise Mizân-ul İ'tidâl'da şöyle demiştir: "Yahya, hadisinde bir şey olmadığını, ed- Darukutni, zayıf olduğunu ve bir başkası güçlü olmadığını söylemiştir." Et-Tezyîl Ale't Tehzîb'te ise şöyle geçmiştir: "İbn-u Ebî Hatim şöyle dedi: Bize Hamad Beşer'in, yani İbnu Ömer'in şöyle dediğini tahdis etti: Malik'e, Saîd İbn-ul Museyyeb'den rivayet eden Muhammed İbn-u Abdurrahman hakkında sordum o da sika olmadığını söyledi." Albani gibi ona iyi diyenlere gelince; onun hakkındaki bu sözleri dakik değildir. Çünkü onlar, bu sözlerini şahitlere dayandırmışlardır.
Metinde sahihe muhalefet eden bir şey olduğunda böyle bir şey mümkün değildir. Zira iki hadisin sonunda Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in, onlara altın ve gümüş karşılığında kiraya vermelerini emrettiği varit olduğu gibi el-Buhari'de de Rafi'den şu şekilde varit olmuştur:
«وَأَمَّا الذَّهَبُ وَالْوَرِقُ -أي الفضة- فَلَمْ يَكُنْ يَوْمَئِذٍ»
"Altın ve elvarika –yani gümüşe- gelince; o zaman (bunlarla kiralama) yoktu." Yani arazi kiralanırken bu ikisi ile muamele edilmiyordu demektir. Oysa o zaman altın ve gümüş mevcuttu ve arazinin kiralanması dışında bu ikisi ile muamele ediliyordu. Şayet Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], onlara araziyi bu ikisi karşılığında kiralamalarını emretmiş olsaydı muamele gerçekleşir ve bu da rivayet edilirdi. Ancak bu rivayet edilmemiştir. Üstelik arazinin kiralanmasında bu ikisi ile muamele edilmediği rivayet edilmiştir.
Bundan dolayı şahitlere dayanarak ona iyi denilmesi, bu iki hadisin sonundaki "Buyurdu ki: Altın ve gümüşle kiraya veriniz" ve "Araziyi altın ve gümüş karşılığında kiraya vermemizi emretti" ifadeleri bakımından sahih değildir. Böylece iki hadisin bu kısmı zayıf olarak kalır ve bunlar hüccet olmaz. Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Arazinin kiraya verilmesinin caiz olduğuna dair delil, insanların muameleleri ve icmâ-us sahabedir. Muameleye gelince; İbnu Ömer'den rivayet edildiğine göre o, Resulullah, Ebi Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye'nin emirliğinin ilk günlerinde tarlayı kiraya veriyordu. Yine İbn-ul Arabî el-Malikî, arazinin kiralanmasının caiz olduğuna dair sahabenin icmâsı olduğunu rivayet etmiştir.
Bu da arazinin kiralanmasının caiz olduğuna delalet etmektedir. Bunun cevabı şöyledir: İnsanların bir şeyle muamele etmesi, onun caiz olduğuna dair şeri bir delil değildir. Bilakis delil, kitap veya sünnetten olan şeri nasstır. Bunun da ötesinde İbn-u Ömer'den onun araziyi kiraya verdiğini rivayet etmeleri, delil olmaya uygun değildir. Çünkü İbn-u Ömer, hadisi duyduktan sonra bunu terk etmiştir. Bu ise ondan yapılan iki rivayetle sabittir ki o, yasaklanmasından dolayı arazinin kiralanmasını terk etmiştir. Zira Rafi'nin amcasından yaptığı rivayette şöyle geçmiştir:
«أَنَّ ابْنَ عُمَرَ تَرَكَ كِرَاءَ الأَرْضِ»
"İbn-u Ömer, arazinin kiralanmasını terk etti." İbn-u Ömer, kendi rivayetinde ise şöyle demiştir:
«ما كنا نرى بالمزارعة بأساً حتى سمعنا رافع بن خديج يقول الحديث»
"Rafi İbn-u Hadic'in hadisi söylediğini duyuncaya kadar müzâra'ada bir beis görmüyorduk." Bunun mefhumu o, müzâra'ada bir beis olduğunu görür oldu demektir. Müzâra'a ise arazinin kiralanmasıdır. Binaenaleyh hem insanların muamelesinin hem de İbn-u Ömer'in fiilinin delil getirilmesi reddedilir. Sahabenin arazinin kiraya verilmesinin caiz olduğu üzerinde icmâ ettiğini iddia ettikleri icmâ-us sahabeye gelince; bu, sadece Resulullah'ın Hayber arazisini Yahudilere kiraya vermesine binaen müsaka üzerine yapılmış bir icmâ olup arazinin kiraya verilmesi üzerine yapılmış bir icmâ değildir. Çünkü bu icmânın ravilerinden biri olan İbn-ul Arabî bu icmâyı, Ömer'in Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Hayber halkına muamele ettiği ve sahabenin de bu kiralamanın caiz olduğu üzerinde icmâ ettiği hadisini şerh ederken zikretmiştir. Naklettikleri icmâ işte budur. Bu ise müsaka üzerine bir icmâ olup arazinin kiraya verilmesi üzerine bir icmâ değildir. Dolayısıyla bununla istidlalde bulunulmaz.
Binaenaleyh arazinin kiralanmasının caiz olduğuna dair delil olmaya uygun değildir.
Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Arazinin altın ve gümüş karşılığında kiraya verilmesinin caiz olduğunun delili, sahabenin bunun üzerinde icmâ etmesidir. Nitekim bunu nakleden el-Feth'in yazarı şöyle demiştir: "İbn-ul Münzir, sahabenin arazinin altın ve gümüş karşılığında kiraya verilmesinin caiz olduğu üzerinde icmâ ettiklerini belirtmiştir." Dolayısıyla bu icmâ, kiralamanın altın ve gümüş karşılığında caiz olduğuna dair bir delildir. Bunun cevabı şöyledir: Arazinin kiralanmasının yasaklanması hakkında varit olan hadisler, yasağın mutlak olduğunu belirtmektedir. Zira Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurdu:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا، أَوْ لِيُحْرِثْهَا أَخَاهُ، وَإِلاَّ فَلْيَدَعْهَا»
"Her kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada kardeşine ektirsin. Yoksa onu bıraksın." [Muslim, Cabir kanalıyla tahric etti] Ve şöyle buyurdu:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا، أَوْ لِيَمْنَحْهَا أَخَاهُ، فَإِنْ أَبَى فَلْيُمْسِكْ أَرْضَهُ»
"Her kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada bağışlasın. Eğer buna karşı çıkarsa arazisini elinde tutsun." [Muslim, Ebî Hurayra kanalıyla tahric etti] Dolayısıyla:
« وَإِلاَّ َفلْيَدَعْهَا»
"Yoksa onu bıraksın" kavli ile
»فإِنْأَبَىفْليُمْسِكْأَرْضَهُ«
"Eğer buna karşı çıkarsa arazisini elinde tutsun" kavli, arazinin altın ve gümüş karşılığında kiraya verilmesinin caiz olmadığına dair bir delildir. Aynı şekilde hadisler, yukarıda açıkladığımız üzere bu husustaki hükmü, sadece iki şey ile sınırlandırmıştır. Zira Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in,
«ازْرَعْهَا أَوْ امْنَحْهَا أَخَاكَ»
"Araziyi ya ekin yada bir kardeşinize hibe edin" kavli, bir üçüncüsü olmayan iki şey arasında tercih içindir. Söz konusu icmâ ise üçüncü bir hususu (altın ve gümüşü) caiz kılmaktadır ki burada bir çelişki vardır. Dolayısıyla tercihe başvurulur. Mezkur hadisler senet bakımından icmânın rivayetinden daha güçlüdür. Ayrıca icmâ, ancak caiz veya yasak olduğu üzerinde icmânın edildiği var olan bir şey üzerinde olur. Daha ortada olmayan bir şey üzerinde ise icmâ gerçekleşmez. Zira arazinin altın ve gümüş karşılığında kiralanması, insanların kendisi ile muamelede bulundukları şeylerden değildi. Zira Rafi'den el- Buhari'de şöyle geçmiştir:
«فَأَمَّا الذَّهَبُ وَالْفِضَّةُ فَلَمْ يَكُنْ يَوْمَئِذٍ»
"Altın ve gümüşe gelince; o zaman (bunlarla kiralama) yoktu." Yine Hanzala İbn-u Kays'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
»سَأَلْتُ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ بِالذَّهَبِ وَالْوَرِقِ فَقَالَ: لا بَأْسَ بِهِ، إِنَّمَا كَانَ النَّاسُ يُؤَاجِرُونَ عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ عَلَى الْمَاذِيَانَاتِ وَأَقْبَالِ الْجَدَاوِلِ وَأَشْيَاءَ مِنْ الزَّرْعِ، فَيَهْلِكُ هَذَا وَيَسْلَمُ هَذَا، وَيَسْلَمُ هَذَا وَيَهْلِكُ هَذَا، فَلَمْ يَكُنْ لِلنَّاسِ كِرَاءٌ إِلاَّ هَذَا؛ فَلِذَلِكَ زُجِرَ عَنْهُ، فَأَمَّا شَيْءٌ مَعْلُومٌ مَضْمُونٌ فَلا بَأْسَ بِهِ«
"Rafi İbn-u Hadic'e arazinin altın ve gümüş karşılığında kiralanmasını sordum. Dedi ki: "Bunda bir beis yoktur. İnsanlar, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] zamanında araziyi su yatakları, kanal başları ve bir miktar ekin karşılığında kiralıyorlardı. Bazen bunun mahsulü helak olur, bunun ki selamette kalır; bazen diğerinin mahsulü helak olur, öbürünün ki selamette kalır. İnsanlar için bundan başka bir kira şekli yoktu. Bunun içindir ki bundan men edilmiştir. Fakat malum ve teminatlı bir şey olursa bunda bir beis yoktur." el-Mâziyânât, nehrin kenarında ve su yataklarında biten şeylerdir. Ekbâl'il Cedavil, küçük nehirlerin başlarıdır. Dolayısıyla bu iki hadis, arazinin kiralanmasında altın ve gümüşle muamelenin olmadığına delalet etmektedir. Bu da var olan bir şey üzerinde icmânın olduğunu ortadan kaldırmaktadır. İcmâ-us sahabe, ancak bir delili ortaya çıkarmakta olup bir araya gelerek hakkında tartıştıkları ve üzerinde ittifak ettikleri onlara ait bir görüş değildir. Yani bir fiilin hükmünün şöyle şöyle olduğu üzerinde icmâ etmeleri, onların bu hükmü Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in ağzından işitmeleri veya onu yaptığını veya ona sükut ettiğini görmeleri demektir. Böylece delili rivayet etmeksizin hükmü haber vermişlerdir. Bu ise ancak var olan bir şey üzerinde olur. Çünkü şeriat, teorik varsayımlar üzerine değil ancak var olan fiillere ve gerçekleşmiş olaylar üzerine indirgenmek amacıyla şeriat kılınmıştır. Bundan dolayı icmâ-us sahabenin var olan bir şey üzerinde olması kaçınılmazdır. Arazinin altın ve gümüş karşılığında kiralanması muamelesinin varlığı sahih hadislerin nassına binaen ortadan kalktığına göre sahabenin bunun üzerindeki icmâsının varlığı da ortadan kalkmış olur. Aynı şekilde Ömer [Radiyallahu Anh], minberde iken Müslümanların huzurunda şöyle demiştir:
«مَنْ أَحْيَا أَرْضاً مَيْتَةً فَهِيَ لَهُ وَلَيْسَ لِمُحْتَجِرٍ حَقٌّ بَعْدَ ثَلاثِ سِنِينَ»
"Her kim ِlü bir araziyi ihya ederse o onundur. Muhtecirin (taşla çevirenin) üç seneden sonra bir hakkı yoktur." [Ebu Yusuf el-Harac'ta Salim İbn-u Abdullah'dan zikretmiştir] Böylece muhtecir için üç seneden sonra her hangi bir hakkın olması [ حق ] "bir hak" sözünden dolayı nefyedilmiştir. Çünkü nefi bağlamında gelen nekra genel olup her hakkın nefyini kapsar. Şayet muhtecirin araziyi altın ve gümüş karşılığında kiralaması caiz olsaydı üç senenin ardından ondan alınmazdı. Oysa Ömer bunu, sahabenin gözü ve kulağı önünde söylemiş, bununla amel etmiş ve onlar da Ömer'e karşı çıkmamıştır. Dolayısıyla bu bir icmâdır.
Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Bunun delili, İbn-u Abbas'tan şöyle dediğinin rivayet edilmesidir:
«إِنَّ اللهَ لَمْ يَنْهَ عَنِ المُزَارَعَةِ، وَلَكِنَّهُ قَالَ: أَنْ يَمْنَحَ أَحَدَكُمْ أَخَاهُ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَأْخُذَ شَيْئاً مَعْلُوماً»
"Allah, müzâra'ayı yasaklamamıştır. Ancak o, şöyle buyurmuştur: Bir kimsenin kardeşine hibe etmesi onun için belli bir şey almasından daha hayırlıdır." [Muttefekun Aleyh] İbn-u Mace, İbn-u Abbas'tan şu haberi zikretmiştir: "O, yani İbn-u Abbas, araziyi kiraya veren insanlar çoğalınca şöyle demiştir: Fesubhanallah! Oysa Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurdu:
«أَلا مَنَحَهَا أَحَدُكُمْ أَخَاهُ، وَلَمْ يَنْهَ عَنْ كِرَائِهَا»
"Dikkat edin! Sizden biriniz onu kardeşine hibe etsin ve kiraya vermesini yasaklamasın." İbn-u Abbas [Radiyallahu Anhuma]'dan yapılan başka bir rivayette ise Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], müzâra'ayı haram kılmamış ancak şu kavli ile birbirlerine merhamet etmelerini emretmiştir:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا، أَوْ لِيَمْنَحْهَا أَخَاهُ، فَإِنْ أَبَى فَلْيُمْسِكْ أَرْضَهُ»
"Her kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada bağışlasın. Eğer buna karşı çıkarsa arazisini elinde tutsun." [Tirmizî, İbn-u Abbas kanalıyla tahric etti ve sahihledi] Aynı şekilde Sabit'ten şöyle rivayet edilmiştir:
«أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ نَهَى عَنْ الْمُزَارَعَةِ، وَأَمَرَ بِالْمُؤَاجَرَةِ، وَقَالَ: لا بَأْسَ بِهَا»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], müzâra'ayı yasakladı ve kiralamayı emretti ve buyurdu ki: Bunda bir beis yoktur." [Muslim, Sabit İbn-u ed-Dahâk kanalıyla tahric etti] İşte bu hadisler, kiralamanın caiz olduğuna delalet etmektedir.
Bunun cevabı şöyledir: İbn-u Abbas'ın hadisi tüm rivayetleri ile resulün sözünden anladığını haber vermesinden ibaret olup resulden yapılmış bir rivayet değildir. Dolayısıyla bu rivayetler, resulün arazinin kiraya verilmesini yasaklamasından onun, bunun tahrim için olmadığı şeklinde anladığına dair bir beyandır. Zira o demiştir ki: Yasaklamamıştır… Ancak o, şöyle buyurmuştur… Ve şöyle demiştir: Oysa şöyle buyurdu… yasaklamamıştır. Üçüncü rivayet bunlardan daha açıktır. Zira onun bunu, resulün sözünden anladığını beyan etmektedir. Çünkü hadisi zikrederek anlayışını beyan etmiştir. Zira resulün müzâra'ayı haram kılmadığını ancak birbirlerine merhamet etmelerini emrettiğini söylemiştir… Madem ki bunlar, İbn-u Abbas'a ait bir anlayış olup hadis değildir o halde hüccet sayılmazlar ve bunlarla istidlalde bulunulmaz. Resulün
«وَأَمَرَ بِالْمُؤَاجَرَةِ»
"ve kiralamayı emretti" şeklindeki Sabit'in hadisine gelince; bu başka bir hadisle çelişmektedir ki o şudur:
«نَهَى رَسُولُ اللهِ عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], arazinin kiralanmasını yasakladı." [Muslim, Rafi kanalıyla tahric etti] Ve şu hadisle:
«نَهَى رَسُولُ اللَّهِ أَنْ يُؤْخَذَ لِلأَرْضِ أَجْرٌ أَوْ حَظٌّ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], arazi karşılığında bir ücret veya pay alınmasını yasakladı." [Muslim, Cabir kanalıyla tahric etti] Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in,
«وَأَمَرَ بِالْمُؤَاجَرَةِ»
"ve kiralamayı emretti" kavli genel olup her kiralamayı kapsar. Keza Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in,
«عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ»
"arazinin kiralanmasını" kavli ile
«أَنْ يُؤْخَذَ أَجْرٌ»
"ücret alınmasını" kavlinin her ikisi de geneldir. Yani hem kiralamanın emredilmesi hem de kiralamanın yasaklanması genel olup bu ikisinin arasını cem etmek imkansızdır. Çünkü her ikisi de geneldir. Zira biri amm diğeri has veya biri bir yönden amm diğer bir yönden has ve diğeri başka bir yönden amm ve başka bir hadisin dışındaki yönden has değildir ki… ikisinin arasını cem etmek mümkün olsun. Bilakis hem emir hem de yasak geneldir. Bunun içindir ki tercihe başvurulur. Dolayısıyla yasaklama ile ilgili hadis tercih edilir ve emirle ilgili hadis reddedilir. Çünkü iki nas çatıştığında Aleyhi's Salatu ve's Selam'ın şu kavlinden dolayı yasak emre tercih edilir:
«دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لا يَرِيبُكَ»
"Şüpheli olanları bırak şüpheli olmayanlara bak." [Tirmizi, tahric etti ve hasen sahih dedi] Böylece bu hadislerle istidlalde bulunmaları düşmüş olur.
Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki: Arazinin kiralanmasının caiz olduğunun delili Ebu Davud'un rivayet ettiği şu hadistir: Bize Musedded bize Bişru el-Ma'nâ Abdurrahman İbn-u İshak'tan o Ebî Ubeyde İbn-u Muhammed İbn-u Ammâr'dan o Velid İbn-u Ebî el- Velid'den o da Urve İbn-uz Zubeyr'in şöyle dediğini tahdis etti: Zeyd İbn-u Sabit dedi ki: Allah, Rafi İbn-u Hadic'e mağfiret etsin. Vallahi ben hadisi ondan daha iyi biliyorum. Aslında onun yanına iki adam geldi ve Ensardan Musedded dedi ki: Kavga etmelerinin ardından anlaştılar. Bunun üzerine Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurdu:
«إِنْ كَانَ هَذَا شَأْنَكُمْ فَلا تُكْرُوا الْمَزَارِعَ»
"Durumunuz buysa tarlaları kiraya vermeyin."
Yani "Zeyd İbn-u Sabit", bunu (yani arazinin kiralanmasını) Rafi'den daha iyi bildiğini ve aslında Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in iki kişinin kavga ettiğini işitince,
«إِنْ كَانَ هَذَا شَأْنَكُمْ فَلا تُكْرُوا الْمَزَارِعَ»
"Durumunuz buysa tarlaları kiraya vermeyin" şeklinde buyurduğunu demek istemiştir. Yine el-Buhari, Amr İbn-u Dinar'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Tavus'a dedim ki: "Keşke muhaberayı terk etseydin. Zira onlar, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in onu yasakladığını iddia ediyorlar." Tavus dedi ki: "Onların en iyi bileni -yani İbn-u Abbas- bana, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in onu yasaklamayıp ancak şöyle buyurduğunu haber verdi:
«أَنْ يَمْنَحَ أَحَدُكُمْ أَخَاهُ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَأْخُذَ عَلَيْهَا خَرَاجاً مَعْلُوماً»
"Bir kimsenin kardeşine hibe etmesi onun için belli bir harac almasından daha hayırlıdır." Lügatta harac, arazinin kirası, yani ücret almaktır. Dolayısıyla bu iki hadis, kiralamanın caiz olduğuna delalet etmektedir.
Bunun cevabı şöyledir: Zeyd'in hadisi araziyi kiralamanın caiz olduğuna delalet etmez. Aksine hadisin mantuku, onun yasak olduğuna delalet eder. Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in,
«إِنْ كَانَ هَذَا شَأْنَكُمْ»
"Durumunuz buysa" kavlindeki şartın mefhumuna gelince; arazinin kiralanmasını mutlak olarak yasaklayan hadislere binaen geçersiz olduğu gibi yaygın olan bir şeyin öne çıktığı gibi ortaya çıkmasından dolayı da geçersizdir. Zira bu şekildeki kiralama muamelelerine genellikle anlaşmazlık ve kavga hakimdi. Çünkü bazı araziler diğerlerinden daha verimli oluyordu. Bu, Allahuteala'nın şu kavlindeki şartın mefhumunun geçersiz olması gibidir:
{وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًا}
"İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın." [en-Nûr 33] Zira bu, yaygın olan bir şeyin öne çıktığı gibi ortaya çıkmıştır. Zira genellikle cariyelerini fuhşa zorluyorlardı. Dolayısıyla bu mefhum, yani şart mefhumu, yaygın olan bir şeyin öne çıkması gibi ortaya çıkmasından dolayı geçersiz olduğu gibi zinayı özelde değil genelde haram kılan nasslara binaen de geçersizdir.
Amr İbn-u Dinar'dan rivayet edilen ikinci hadise gelince; "Hibe etmek ve ücret almak caizdir fakat hibe etmek daha hayırlı ve daha evladır" demek değildir. Hadisin anlamı bu şekilde olmayıp bilakis ücret almayı haram kılmaktadır. Çünkü
(يمنح أخاه خير له من أن يأخذ خراجاً معلوماً...)
"Bir kimsenin kardeşine hibe etmesi onun için belli bir harac almasından daha hayırlıdır" cümlesi, talep ifade eden haber cümlesidir. Yani sanki o, şöyle demiştir:
«امنح أخاك ولا تأخذ خراجاً»
"Kardeşine hibe et harac alma." Dolayısıyla bu cümlede hibe etmeye, yani karşılıksız vermeye ve harac, yani ücret almayı yasaklamaya dair bir talep vardır. "Terkin talebi" şeklindeki bu yasaklamanın nasıl bir yasaklama olduğunu bilmek ise bir karineyi gerektirir. Diğer hadislerdeki karineler ise terkin talebinin kesin olduğunu ifade etmektedir. Çünkü bu karineler, ücret almayı mutlak olarak yasaklamaktadır. Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavli:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ لِيُزْرِعْهَا أَخَاهُ، وَلا يُكَارِيهَا بِثُلُثٍ وَلا بِرُبُعٍ وَلا بِطَعَامٍ مُسَمًّى»
"Kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada kardeşi eksin. Araziyi 1/3 (üçte bir) ve 1/4 (dörtte bir) veya belli bir yiyecek karşılığında kiraya vermesin." [Ebu Davud, tahric etti] Ve şu kavli gibi:
«مَنْ كَانَتْ لَهُ أَرْضٌ فَلْيَزْرَعْهَا أَوْ لِيَمْنَحْهَا، فَإِنْ لَمْ يَفْعَلْ فَلْيُمْسِكْ أَرْضَهُ»
"Her kimin bir arazisi varsa ya onu eksin yada bağışlasın. Eğer bunu yapmazsa arazisini elinde tutsun." Yine Rafi'den şöyle rivayet edilmiştir:
«أَنَّ النَّبِيَّ نَهَى عَنْ كِرَاءِ الْمَزَارِعِ»
"Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], tarlanın kiraya verilmesini yasakladı." [Muttefekun aleyh] Cabir kanalıyla Sahih-i Muslim'de şöyle geçmiştir:
«نَهَى رَسُولُ اللَّهِ أَنْ يُؤْخَذَ لِلأَرْضِ أَجْرٌ أَوْ حَظٌّ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], arazi karşılığında bir ücret veya pay alınmasını yasakladı." Rivayet edildiği üzere Abdullah İbn-u Ömer, Rafi İbn-u Hadic ile karşılaşmış ve ona bu meseleyi sorunca o, şöyle demiştir: Bedir'e tanıklık eden amcalarımdan ikisini şöyle derlerken işittim:
«أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ نَهَى عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], tarlanın kiraya verilmesini yasakladı." [Muslim, tahric etti] Arazinin kiralanmasını caiz görenler diyorlar ki:
Arazinin kiralanmasının caiz olduğunun delili, Şeyhayn'ın İbn-u Ömer'den şöyle dediğini rivayet etmeleridir:
«أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ عَامَلَ أَهْلَ خَيْبَرَ بِشَطْرِ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا مِنْ ثَمَرٍ أَوْ زَرْعٍ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Hayber'den çıkan meyvenin veya ekinin yarısı karşılığında Hayber halkı ile muamele yaptı." [Muttefekun Aleyh] Yine Ebu Cafer, şöyle demiştir:
»عَامَلَ رَسُولُ اللهِ أَهْلَ خَيْبَرَ بِالشَّطْرِ، ثُمَّ أَبُو بَكْرٍ، ثُمَّ عُمَرُ وَعُثْمَانَ وَعَلِيُّ، ثُمَّ أَهْلُوهُمْ، إِلَى اليَوْمِ يُعْطُونَ الثُّلُثَ وَالرُّبُعَ«
"Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], ardından Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ardından onlardan sonra gelen selefleri, üçte bir 3/1 ve dörtte bir 4/1'in verildiği güne kadar Hayber halkına yarı yarıya muamele etti." [İbn-u Kudame, el-Mugni'de zikretti ve sahih meşhur dedi] El-Buhari, İbn-u Ömer'den şöyle rivayet etmiştir:
»أَنَّ النَّبِيَّ عَامَلَ خَيْبَرَ بِشَطْرِ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا مِنْ ثَمَرٍ أَوْ زَرْعٍ، فَكَانَ يُعْطِي أَزْوَاجَهُ مِائَةَ وَسْقٍ ثَمَانُونَ وَسْقَ تَمْرٍ وَعِشْرُونَ وَسْقَ شَعِيرٍ، فَقَسَمَ عُمَرُ خَيْبَرَ، فَخَيَّرَ أَزْوَاجَ النَّبِيِّ
أَنْ يُقْطِعَ لَهُنَّ مِنْ الْمَاءِ وَالأَرْضِ أَوْ يُمْضِيَ لَهُنَّ؟ فَمِنْهُنَّ مَنْ اخْتَارَ الأَرْضَ، وَمِنْهُنَّ مَنْ اخْتَارَ الْوَسْقَ، وَكَانَتْ عَائِشَةُ اخْتَارَتْ الأَرْضَ«
"Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Hayber'den çıkan meyvenin veya ekinin yarısı karşılığında Hayber halkı ile muamele yaptı. Seksen (80) vask hurma ve yirmi (20) vask arpa olmak üzere hanımlarına yüz vask veriyordu. Derken Ömer, Hayberi taksim etti ve Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in hanımlarını, kendilerine su ve toprak ikta edilmesi ile aynı şekilde devam edilmesi arasında serbest bıraktı. Onlardan kimisi toprağı kimisi de vaskı seçti. Aişe ise toprağı seçmişti." İşte bu hadis, Hayberin ekimini bir parçası karşılığında kiraya vermenin caiz olduğuna dolayısıyla mutlak olarak kiraya verilmesinin caiz olduğuna delalet etmektedir.
Bunun cevabı şöyledir: Hayber arazisi, su ile sulanan ağaçlık bir araziydi ve ağaçlar arasında ağaçların alanından daha az olan ekili boş bir arazi vardı. Nitekim bazı haberlerin lafızlarında geçenler bunu teyit etmektedir:
«أَنَّ النَّبِيَّ عَامَلَ أَهْلَ خَيْبَرَ بِشَطْرِ مَا يَخْرُجُ مِنَ النَّخْلِ وَالشَّجَرِ»
"Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], hurma ve ağaçlardan çıkanların yarısı karşılığında Hayber halkı ile muamele yaptı." [ed-Darukutni, İbnu Ömer'den tahric etti] İbn-u Abbas'ın hadisinde ise şöyle geçmiştir: أرضها ونخلها "Arazisini ve hurmalarını." Buna göre resulün Hayber'i kiralarken yaptığı şeyin vakıası, müsakadır müzâra'a değildir. Yani ağaçlık arazinin kiralanmasıdır sadece arazinin kiralanması değil bilakis ağaçlar ve ağaçlarla birlikte arazinin kiralanmasıdır. Bu ise müsakadır. Müsaka ise tartışmasız caizdir. Zira sürülüp sulanmaları şartıyla ağaçların belli miktarda meyve karşılığında kiralanması caizdir. Buna bağlı olarak içerisindeki arazi de kiralanmış olur. Ancak kiralamanın arazi adına değil de ağaçlar adına olması için arazinin ağaçlı kısmının ağaçsız kısmından daha fazla olması şarttır. İşte bu müsaka caizdir. Yasak olan arazinin kiralanmasıdır müsaka değildir. Nitekim el-Buhari'nin hadisine dikkatle bakıldığında arazinin ağaçlık olduğu, ağaçların boş araziden daha fazla olduğu, içerisinde ağaçları sulamak için su olduğu görülür. Bunun içindir ki müsakadır. Hadiste geçen şu kavline:
"فكان يعطي أزواجه مائة وسق، ثمانون وسقاً تمراً، وعشرون وسقاً شعيراً"
"Seksen (80) vask hurma ve yirmi (20) vask arpa olmak üzere hanımlarına yüz vask veriyordu." Ve şu kavline bir bakınız:
"أن يقطع لهن من الأرض والماء"
"Kendilerine toprak ve su ikta edilmesi." Hayber arazisinin vakıasının ağaçlık bir arazi olduğuna, kiralanmasının müsaka olduğuna, müzâra'a ve arazi kiralaması olmadığına delalet etmektedir.
Binaenaleyh bu hadis, arazinin kiralanmasının caiz olduğuna dair delil olarak getirilmez. Bunun içindir ki bu hadisle istidlal ortadan kalkmış olur.
Böylece arazinin kiralanmasının haram olması, olabildiğince açık bir husustur. Böylece de bu maddenin delili en bariz istidlalle ortaya çıkmış olur.
Müsakaya gelince; ağaçların bir miktar meyve karşılığında veya ağaçların araziden daha fazla olması şartıyla ağaçlarla birlikte arazinin bir miktar meyve ve ekim karşılığında kiralanmasıdır. Şeran müsakanın manasının bu olduğunun ve müsakanın caiz olduğunun delili, bu hususta varit olan hadislerdir. Zira el-Buhari, Ebî Hurayra [Radiyallahu Anh]'den şöyle dediğini tahric etmiştir:
»قَالَتْ الأَنْصَارُ لِلنَّبِيِّ : اقْسِمْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ إِخْوَانِنَا النَّخِيلَ، قَالَ: لا، فَقَالُوا: تَكْفُونَا الْمَئُونَةَ وَنَشْرَكْكُمْ فِي الثَّمَرَةِ، قَالُوا: سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا«
"Ensar, Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e dedi ki: "Hurmaları bizimle kardeşlerimiz arasında taksim et." Buyurdu ki: "Hayır." Bunun üzerine dediler ki: Bostanlarda çalışmak bize yeter. Sizi de meyvelere ortak ederiz." Onlar da (Muhacirler) dedi ki: "İşittik ve itaat ettik." El-Buhari, Nafi'den Abdullah İbn-u Ömer [Radiyallahu Anhuma]'nın kendisine şunu haber verdiğini tahric etti:
»أَنَّ النَّبِيَّ عَامَلَ خَيْبَرَ بِشَطْرِ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا مِنْ ثَمَرٍ أَوْ زَرْعٍ، فَكَانَ يُعْطِي أَزْوَاجَهُ مِائَةَ وَسْقٍ ثَمَانُونَ وَسْقَ تَمْرٍ وَعِشْرُونَ وَسْقَ شَعِيرٍ، فَقَسَمَ عُمَرُ خَيْبَرَ فَخَيَّرَ أَزْوَاجَ النَّبِيِّ
أَنْ يُقْطِعَ لَهُنَّ مِنْ الْمَاءِ وَالأَرْضِ أَوْ يُمْضِيَ لَهُنَّ؟ فَمِنْهُنَّ مَنْ اخْتَارَ الأَرْضَ، وَمِنْهُنَّ مَنْ اخْتَارَ الْوَسْقَ، وَكَانَتْ عَائِشَةُ اخْتَارَتْ الأَرْضَ«
"Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Hayber'den çıkan meyvenin veya ekinin yarısı karşılığında Hayber halkı ile muamele yaptı. Seksen (80) vask hurma ve yirmi (20) vask arpa olmak üzere hanımlarına yüz vask veriyordu. Derken Ömer, Hayberi taksim etti ve Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in hanımlarını, kendilerine su ve toprak ikta edilmesi ile aynı şekilde devam edilmesi arasında serbest bıraktı. Onlardan kimisi toprağı kimisi de vaskı seçti. Aişe ise toprağı seçmişti." Muslim, Ebu Davud ve en-Nesâi, şunu tahric ettiler:
»أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ دَفَعَ إِلَى يَهُودِ خَيْبَرَ نَخْلَ خَيْبَرَ وَأَرْضَهَا عَلَى أَنْ يَعْتَمِلُوهَا مِنْ أَمْوَالِهِمْ، وَلِرَسُولِ اللَّهِ
شَطْرُ ثَمَرِهَا«
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Hayber hurmalarını ve arazisini, kendi mallarıyla işletmeleri ve meyvesinin yarısı kendisine ait olması karşılığında Hayber Yahudilerine verdi." Ahmed ve İbn-u Mâce, İbn-u Abbas'tan şunu tahric ettiler:
«أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ دَفَعَ خَيْبَرَ أَرْضَهَا وَنَخْلَهَا مُقَاسَمَةً عَلَى النِّصْفِ»
"Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], yarı yarıya paylaşmak üzere Hayberin arazisini ve hurmalarını Hayber (Yahudilerine) verdi." İşte bu hadisler müsakanın, Ebî Hurayra'nın hadisinde geçen Ensarın fiilinden ortaya çıktığı üzere bir miktar meyve karşılığında sadece ağaçların kiralanması olduğuna delalet etmektedir. Yine onun, yani müsakanın, ağaçların meyvelerinden bir miktarı ve arazinin ekimi karşılığında ağaçlarla birlikte arazinin de kiralanması olduğuna delalet etmektedir. Nitekim bu, Nafi'nin Abdullah İbn-u Ömer'den rivayet ettiği şu hadiste:
«عَامَلَ خَيْبَرَ بِشَطْرِ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا مِنْ ثَمَرٍ أَوْ زَرْعٍ»
"Çıkan meyvenin veya ekinin yarısı karşılığında Hayber halkı ile muamele yaptı." Muslim, Ebî Davud ve en-Nesâi'nin tahric ettikleri şu hadiste:
«نَخْلَ خَيْبَرَ وَأَرْضَهَا»
"Hayber hurmalarını ve arazisini." Ve İbn-u Abbas'ın şu hadisinde açıkça görülmektedir:
«أَرْضَهَا وَنَخْلَهَا»
"Hayber arazisini ve hurmalarını." Dolayısıyla bu hadisler, kiralamanın ya sadece ağaçlar yada ağaçlarla birlikte arazi için olacağına delalet ettiği gibi arazinin ağaçlardan daha az olması gerektiğine de delalet etmektedir. Nitekim bu, Nafi'nin İbn-u Ömer'den rivayet ettiği şu hadiste açıkça görülmektedir:
«مِائَةَ وَسْقٍ ثَمَانُونَ وَسْقَ تَمْرٍ وَعِشْرُونَ وَسْقَ شَعِيرٍ»
"Seksen (80) vask hurma ve yirmi (20) vask arpa olmak üzere hanımlarına yüz vask." Böylece müsakanın vakıasının ne olduğu ortaya çıkmış olmaktadır ki müsaka, bir miktar meyve karşılığında ağaçların veya ağaçların araziden daha fazla olması şartıyla bir miktar meyve ve bir miktar ekin karşılığında ağaçların ve arazinin kiralanmasıdır. Ayrıca bu hadisler, bu müsakanın caiz olduğuna dair bir delildir.